Portre Boucher için bir “paten” değildi. Hayatı boyunca yaklaşık bir düzine portre çizdi. Bunların yarısı, şüphesiz sanatçı ile kralın metresi arasındaki yakın arkadaşlığa tanıklık eden Madam Pompadour’u tasvir ediyor. Önünüzde gördüğünüz resim Madam Pompadour’un son portresi.
Bir keresinde, bu tuval Versailles’da asılı kaldı ve kraliyet favorisinin ölüm şarkısı kardeşine geçti. Madam Pompadour’un Boucher’a çok düşkün ve onu parlak bir ressam olarak kabul etmesine rağmen, portreleri boyama yeteneği hakkında hiçbir yanılsama yoktu. Boucher’ın portrelerinden birinden bahsetti: “Burada güzel görünüyorum, ama benden tamamen farklı.” Bununla birlikte, bu portrelerin boyanma şeklinin özgünlüğünü not etmek gerekir.
Bir yandan, geleneksel bir tören portresinin özelliklerinden yoksun değiller, öte yandan, samimiyetle, sanatçının modele kişisel tutumu ile renklendiriliyorlar. Bu portre boyandığında, Madam Pompadour artık “resmi favori” nin tüm ayrıcalıklarını muhafaza etmesine rağmen kralın metresi değildi.
Bir “deure” olarak sadece bir markiz, düşeye uygun bir onur aldı. Bununla birlikte, 1759’lu bir portre, zor ve hırslı bir insandan ziyade bize bakar, ancak sanatsal bir tadı olan akıllı, eğitimli bir hanımefendi. Boucher bunu hatırlıyordu, birçok çağdaş ondan bahsetti, Madame de Pompadour’da ne küstahlık ne de genellikle “bu kuşların kuşları” nın karakteristiği olan eksantrikliğin olmadığını kaydetti. Aksine, herkes kralın en ünlü sevgilisinin nezaketi ve dokunuşu hakkında bir sesle konuştu.