Su aygırı ve timsah avı, Peter Paul Rubens’in tuval üzerine yağlı boyadır. Rubens büyük av sahnesinin türünü yarattı. Stüdyosu 1610’larda ve 1620’lerde aristokrat kullanıcılar için onlarca benzer eser üretti. Bavyera Seçmeni Maximilian I, “su aygırı ve timsah avı” ve bir aslan, kurt ve yaban domuzu avını tasvir eden üç resim daha yazmaya başladı. Eserler Prens Wittelsbach’ın yazlık konutunu süsledi. Rubens ve stüdyosu 1615-1616 arasında Anvers’te dört büyük tuval üretti.
Resmin arka planında bir palmiye ağacı ile gösterildiği gibi, su aygırı ve timsah avı Nil kıyısında gerçekleşir. Suaygırları ve timsahlar tehlikeli yırtıcı olarak kabul edildiğinden, bunların yok edilmesi soyluların gerçekleştirdiği bir görevdi. Av ekibi üç kişiden oluşur. Arap atları üzerinde otururlar ve kabaca kesilmiş ceketler giymiş mayınlar, kılıçlar ve iki uşaktan avlanırlar. Üstatlardan biri bir canavar tarafından öldürüldü. Öfkeli bir su aygırı, her ikisi de avcı ve av köpekleri tarafından saldırıya uğradığından, öfkeye neden olan, kendini koruma içgüdülerini uyandırdığı için timsahın etrafında ezilir. Su aygırı ve timsahın fiziksel stresini doğru bir şekilde iletti. Rubens’in kendi gözleriyle ölü bir su aygırı görmek için Roma’ya seyahat etmiş olabileceği öne sürüldü.
Rakamların gruplandırılmasının karmaşıklığı, dönen hareket, yüksek drama ve parlak bir paletle temsil edilir. Bütün bunlar Rubens stilinin ayırt edici özellikleridir. Bu kelimelerin iyi bir teyidi “Phaeton’un Düşüşü” resmi.
Resmin tarihi
Napolyon Savaşları sırasında bu döngünün resimleri saraydan yağmalandı. Sadece “Su Aygırı ve Timsah Avı” hayatta kaldı. Halen eserler Eski Pinakothek sanat galerisi koleksiyonuna eklenmiştir.
Delacroix’in Eleştirisi
25 Ocak 1847 tarihli bir bildiride, Fransız ressam Eugene Delacroix çalışmaya hayranlıkla “ustaca idam edildi” diyerek “eyleminin daha ilginç olabileceğini” belirtti.